PROF. DR.
OZAN BOZKURT

Rekonstrüktif Üroloji ve Üroonkoloji

ÜRETRA DARLIĞI

RANDEVU ALIN

Ozan Bozkurt

Ozan Bozkurt – DoktorTakvimi.com

ÜROLOJİ HAKKINDA SIKÇA SORULAN SORULAR

Üretra darlığı, üretra yüzeyini kaplayan doku ve üretrayı çevreleyen süngerimsi dokuda gelişen hasara bağlı olarak gelişen üretra çapında daralma ile karakterize klinik tabloyu ifade etmektedir. 1 santimetrenin altında kısa bir segmenti etkileyebildiği gibi, tüm üretrayı etkileyen çok uzun üretra darlığı olguları olabilmektedir. Genellikle ön üretra bölgesinde gözlenmektedir. Kısaca en önemli nedenler idiyopatik (nedeni bilinmeyen), inflamatuvar (geçirilmiş enfeksiyonlar ve kronik inflmasyonla karakterize hastalıklar), travmatik, iyatrojenik (geçirilmiş endoskopik prostat ve mesane cerrahisi, idrar sondası ile ilişkili durumlar, aynı bölgeden ışın tedavisi veya cerrahi öyküsü), doğumsal nedenler olarak sıralanabilir.

Anestezi altında hastalıklı üretra bölgesinin çeşitli teknikler yardımı ile onarılması ile tekrarın önlenmesini amaçlayan kompleks bir operasyondur. Anestezi süresi daha uzundur, açık cerrahi kesi gerektirir ve üretra dilatasyonu ve internal üretrotomi ile kıyaslandığında istenmeyen etkiler açısından daha yüksek risk taşımaktadır. Bu nedenle mutlaka bu konuda özelleşmiş merkezlerde yapılması önerilmektedir. Semptomların giderilmesi ve tekrarlayan üretra darlığı durumunun önüne geçme açısından diğer yöntemlere kıyasla çok yüksek başarı oranına sahip olup neredeyse kaçınılmaz olarak her hastaya önerilmesi gereken bir işlemdir.

Bu ameliyatta prostat ile birlikte seminal veziküller (döl kesesi); idrar kesesi (mesane) ve idrar kanalından (üretra) tamamen ayrılarak vücut dışına alınır ve patolojik incelemeye gönderilir. Gerekli hallerde yakın bölgedeki lenf bezleride ameliyatla alınarak patolojik incelemesi yapılır. Geride kalan idrar kesesi ve idrar kanalı ise bir sonda üzerinden birbirine yaklaştırılarak dikilir ve ameliyat tamamlanır. Bu ameliyat ile asıl olarak hedeflenen durum kanser kontrolünün sağlanması ve hastaların daha uzun bir ömür yaşayabilmelerini sağlamaktır. Bununla birlikte prostat kanseri ameliyatından sonra hastaların hayatında bazı değişiklikler meydana gelebilmekte ve kaygı duyabilmektedirler. Hastaların büyük kısmı ameliyat sonrası dönemde idrar kaçırma/idrar tutamama gibi durumlardan endişe etmekte fakat büyük kısmı (%95’ten fazlası) ameliyatın 3. ayında idrar tutma fonksiyonunu yerine getirmektedir. Yani hastaların %95’ten fazlası idrar kaçırma problemi yaşamamaktadır. Yine bir diğer endişe ereksiyon problemidir. Fakat çalışmalar ve tecrübe göstermiştir ki ameliyat öncesi dönemde ereksiyon fonksiyonları tamamen normal, hiçbir ek risk faktörü bulunmayan genç hastalarda ameliyattan sonraki 1 yılda %60-70 oranında ereksiyon mümkün olabilmektedir.

Prostat kanseri ameliyatı günümüzde 3 farklı teknikle gerçekleştirilebilmektedir:

• Açık cerrahi (Göbek altından 10-12 cm’lik tek bir kesi)
• Laparoskopik cerrahi (Göbek altı bölgesinde 1-2 cm’lik 5-6 adet kesi)
• Robotik cerrahi (Göbek altı bölgesinde 1-2 cm’lik 5-6 adet kesi)

Bu 3 tekniğin kendine özgü avantaj ve dezavantajları mevcut olmakla birlikte her 3 tekniğinde kanser kontrolü, idrar tutma kabiliyeti ve ereksiyon işlevinin geri dönmesi açısından birbirine üstünlüğü bulunmamaktadır.

Hastaya uygulanacak tedavi şekli hastanın kendisi ve doktoruyla yapacağı görüşme sonrası netleştirilir. Tedavi şekli hastalığın evresine ve hastaya ait özelliklere bağlıdır. Böbrekte sınırlı (lokalize) kanserin tedavisi genellikle sadece tümörün (parsiyel nefrektomi) veya böbreğin tümörle (radikal nefrektomi) birlikte çıkarılmasını içeren ameliyattır. Çapı 7 cm’den küçük lokalize tümörü olan hastalar için (mümkün olduğunda) parsiyel nefrektomi birinci basamak kabul edilir. Lokalize böbrek tümöründe uygulanabilecek cerrahi yöntemler açık veya laparoskopik ameliyat tekniğiyle yapılabilir. Laparoskopik radikal ya da parsiyel nefrektomi bu konuda uzmanlaşmış hekimler tarafından başarıyla yapılabilir. Laparoskopik yöntemin başarısı açık cerrahi kadar iyidir. Laparoskopik nefrektomi, açık cerrahiye göre hasta açısından daha az ağrı, daha hızlı iyileşme kozmetik açıdan daha avantajlıdır.

Mesane tümörü tespit edilen her hastada tanısal yaklaşım ve tedavinin ilk basamağı olarak mutlaka sistoskopi eşliğinde mesaneye girilerek tümörlerin çeşitli yöntemler ile kazınması ve yakılması gereklidir.

Transüretral rezeksiyon (TUR) yöntemi ile kazınan tümörler patoloji laboratuvarında incelemeye tabii tutulur ve tümörünü tipi, idrar kesesi duvarında ilerleme derecesi ve eşlik eden diğer bulgular raporlanır.

Erken evre veya yüzeyel mesane tümörlerinde (kas tabakası içine ilerlememiş) TUR işlemi sonrası idrar kesesi içine çeşitli ilaç uygulamaları yapılır ve hasta takibe alınır. Takipte en önemli işlem peryodik aralıklarla yapılacak sistoskopi işlemidir.

İnvazif mesane tümörlerinde (Kas tabakası içine ilerlemiş) standart tedavi Radikal Sistektomi ile birlikte Üriner Diversiyon ameliyatıdır. Eğer yapılan vücut taramasında başak bir organ veya dokuya yayılma (metastaz) saptanmazsa hastalara önerilebilecek en iyi tedavi seçeneğidir. Radikal sistektomi ameliyatında ;

1. aşamada göbek altı hizasındaki lenf bezleri ameliyatla temizlenir.

2. aşamada erkeklerde mesane ve prostat birlikte alınır; kadınlarda mesane ile birlikte rahim ve yumurtalıklar alınır.

3. Aşamada ise üriner diversiyon işlemi gerçekleştirilir. Üriner diversiyon işlemi için ince barsaktan bir segment yapay mesane haline getirilir, sonrasında böbrekten idrar taşıyan üreterler bu yapay mesanenin vücut içinde kalan kısmına kaynak yapılır, yapay mesanenin diğer ucu ise hastanın karnına çıkartılır ve özel toplayıcı sistemler vasıtası ile hastanın idrarı burdan atılır. Yapay mesanenin çeşitli formları olup, tamamen karın içinde kalan yöntemlerde mevcuttur. Hangi tip yapay mesane yapılacağına hastanın ve tümörün özelliklerine göre karar verilir.

Metastatik mesane tümörlerinde (Vücut içinde diğer doku ve organlara sıçramış olan) ise kemoterapi uygulamaları ve uygun hastalarda akıllı ilaç uygulamaları yapılabilmektedir.

Kanser teşhisi konulursa, etkilenen testisin ameliyatla alınması gerekir. Kasık bölgesinden kitlenin büyüklüğüne göre değişen boyutta yapılan bir kesi ile testis alınır. Bazı özel durumlarda ve testisteki kitle çok küçük olduğunda testisin sağlam kısmı korunarak sadece tümör alınabilir. Çıkarılan testis kanseri doğrulamak için mikroskop altında incelenmek üzere patolojik değerlendirme için gönderilir.
Sadece tek testis çıkarılırsa cinsel yaşam genellikle etkilenmez. Ereksiyon fonksiyonu, erkeklik hormonu düzeyi ve çocuk sahibi olma şansı olumsuz etkilenmez. Bununla birlikte, testis tümörü yayıldığı için ek olarak kemoterapi veya radyoterapi verilirse, çocuk sahibi olma şansını olumsuz etkileyebilir. Ancak pek çok hastanın, kemoterapi veya radyoterapi tedavisini aldıktan bir yıl sonra spermiyogram değerlerinin normale döndüğü görülmektedir.

Testis kanseri tanısı doğrulanırsa, kanserin yayılıp yayılmadığını değerlendirmek için genellikle ileri testler önerilir. Bu değerlendirmeye kanserin evrelendirilmesi denir. Evreleme kanserin karın bölgesindeki lenf düğümlerine, akciğere ve diğer organlara yayılıp yayılmadığını tespit etmeyi amaçlar. Kanserin evresini belirlemek doktorunuzun size en iyi tedavi seçeneklerini önermesi konusunda yardımcı olur.
Kanseri evreleme amacıyla önerilecek testler arasında bilgisayarlı tomografi (BT) taraması, manyetik rezonans görüntüleme (MRG), PET görüntüleme veya diğer testler bulunur.

İdrarla birlikte gelen kanama Ürolojik hastalıkların en önemli bulgularından olup asla ihmal edilmemesi gerekir. Başta mesane – idrar kesesi ve böbrek kanseri olmak üzere tehlikeli durumların ilk bulgusu olabilir. Özellikle idrarda gözle görülen kanama-makroskobik hematüri durumunda hastalar vakit kaybetmeden Üroloji uzmanına başvurmalıdır.